|
Selamlar,
Bu sayfada sizlere hobilerimden söz etmek istiyorum.. Daha doğrusu hobilerimin hikayelerinden...
Ama isterseniz önce ülkemizin kanayan yarası demek biraz iddialı olmasından dolayı
"önemli olduğunu" düşündüğüm probleminden bahsetmek istiyorum.. Yani, "Hobisizlik"...
Çok kıskanmışımdır, yurtdışındaki hobi gruplarını, bilgi/proje paylaşma ve toplantılarını,
vlerinde hobi odaları olmasını.. Ama gel gör ki, ülkemizde hobi dediginiz zaman "bu adamın
hem parası, hem de zamanı çok geldi" gözü ile bakılıyor.. Bakıyorlar da, bunu düşünen insanlara
bakıyorsunuz, "hiçbirşey" yapmıyorlar.. En büyük meşkale de genel de Televizyon, yada
kahve yada "cafe" zaman "tüketme" .. Tiyatro, sinema, kitap veya bir el sanatı dediğiniz de ...
demeyin isterseniz, bunun sonucunu herkes biliyor..
Ben de zaman içinde değişik hobiler ile ilgilenmeye çalıştım.. Bazen becerdim, bazen de çeşitli
nedenlerle (zaman, para, heves, enerji, çevre..) beceremedim.. Ama bugünlere geldiğiniz de en
büyük sıkıntı zaman.. Ve zaman için de şunu öğrendim ki, canınız istedikten sonra "para" en
küçük dert.. Örnek vermek gerekir ise, "ciddi fotoğrafçıların" makinalarını ele alalım.. Yok,
uzağa gitmeyelim, benim (ciddi dedik ya...) fotoğraf makinamdan başlayalım.. Makul sınırlar
için de (yani hayatını fotoğrafçılıktan kazanmayan bir hobi sahibi) oldukça iyi makinalar ve
lensler kullanıyorum.. Sonuç çok mu harika sanıyorsunuz? Kazın ayağı hiç de öyle değil, ben
"idare eden" fotoğraflar çekerken, arkadaşlarım "bir lensimden bile daha ucuz kameraları ile"
benden çok daha "güzel" fotoğraflar çekiyorlar.. Neden derseniz, onlar benim gibi "lapacı"
değiller, hobilerini benden daha çok ciddiye alıyorlar.. Peki benim paralar nereye gitti
derseniz, "daha rahat, daha kolay, daha konforlu" fotoğraflar çekebiliyorum.. Yani,
Fotoğrafçılığa değil, kendime yontuyorum.
Gelelim hobilerime.. Hobilerim ile ilgili bildiklerimi ilgili sayfalarda paylaşmaya
çalışacağım.. Zira, bunu da bir hobi olarak görüyorum.. Ama kısa hikayeleri...
- Elektronik: Aslında bu hobim ilkokulda iken bir kablo aracılığı ile "samimi" olan
pil ve lamba ikilisi ile başladı.. Zaten daha basitinden başlayamazsınız.. Daha sonra
rahmetli babamın "Hürriyet" tarafından yayınlanmış olan "radyoculuk" kitabını çook hayal
meyal hatırlıyorum.. Ortaokulda biraz da ilerlettim.. Yine, çoook uzaklardan hatırladığım
"Şafak" isimli arkadaşım bayağı bana yol göstermiş idi.. BU arada, ev mobilyalarının "yanık"
düşmanı lehim havyası ile tanışmak sureti ile evdeki mobilyaların canına okumaya başladım..
Tabii bu arada 2-3 adet lehim de yapıyordum.. Daha sonra lise yılları.. Bu yıllarda "yasak
olduğu!" için yapılan ve mahallenin bütün televizyonlarının can düşmanı haline gelen "telsiz"
imalatlarım. Şaka değil, 12 Eylül yıllarım. Şimdik bakıyorum da aptalca bir cesaret imiş. Bu
arada evde Anfi imal etmek sureti ile hem kendi ihtiyaçlarımı gideriyorum, hem de 3-5 kuruş
para kazanıyorum sattıklarım ile. Tabii bazen ufak tefek parça ihtiyaçları akraba
cihazlarından karşılandığı da oluyor.. Mesela bir keresinde hoparlör ihtiyacımızı teyzemin
radyosundan tedarik etmiştik etmesine ama teyzem bu konuyu çok "makul" karşılamadı.. Allahtan
sevgili yeğenim hedefte duruyor idi, ben ikincil hedef olarak paçayı sıyırttım.. Üniversitenin
ilk yılların da hem ilgimin bilgisayarlara kayması hem de elektronik dünyasının daha da
karışık bir hale gelmesi, bu hobimi çok da devam ettirememe neden oldu.. Bugün mü? evet evde
hala havyalarım var.. ve hatta, çok anlarmışım gibi sinyal jeneratorleri, osiloskoplar ve de
AVOmetre'lerim de var.. Neden? çok basit, gençliğim de bunları alamadığım için "içim de ukte"
kalmışta ondan..
- Müzik dinlemek (!) .. Zira, bir enstrüman çalmaya hiç kabiliyetim olduğunu
sanmıyorum.. Sesim de "karga" klasmanın da olabilir.. Ama en önemlisi, müzik dinlemek dediğimiz
zaman "mümkün olduğu kadar kaliteli ve dikkatli icra edilen" bir müzikten hoşlanıyorum.. Yani,
konser kayıtları (genel de çok da iyi olmuyorlar), dostlar arasında söylenen "amatör" şarkılar
açıkcası beni çok da mutlu etmiyor.. Eh, durum böyle olunca, benim sanat hayatım da "kendi"
nedenlerimle çöpü boyluyor.. Aynı şekilde, müziğin "mümkün olduğunca" iyi cihazlarda çalınması
bir diğer koşul.. Zaten, amatör elektronik en çok burada işime yaradı.. Yani, müziği
dinleyeceğim cihazları (radyo, anfi, teyp, hoparlör gibi) kendim yapıyordum.. Ama tabii ki
bu cihazların kalitesi beni "kesmediği" için, bu cihazları satıp, kazandığım para ile kendime
doğru dürüst cihazlar alıyordum.. Bugün mü? Allaha şükür artık cihaz yapıp satmam gerekmiyor.
Bulduğum bir başka pratik çözüm de "2.el" cihaz almam.. Şuan itibarı ile kendi halinde, ama
oldukça tatminkar performansı olan bir müzik sistemim var...
- Amatör Telsiz ..Elektronik ile haşır neişr olduğunuz da, en popüler cihazlardan
biri de Telsiz vericileridir.. Hem o yıllar da bulunmuyor hem de en önemlisi "yasak" idi..
O yıllarda yaptığım telsizler "harmonik" denen başbelası (yani yapanın kabiliyetsizliği)
sonucu mahalledeki bütün televizyonlarının, TV yayını (ki, o zaman sadece TRT televizyonu..)
yerine benim neden olduğum "parazitleri" izlerlerdi.. Zaten bir süre sonra bizim evdekiler
durumu anladıkları için, ne zaman "önemli" bir şey seyredecek olsalar, yan gözleri ile benim
ne ile uğraştığıma bakarlardı.. Zira, tek parazit yada yayın kesintisi nedeni ben
olmayabiliyordum. Üniversite yılları ve "yasaklar" kalkınca, benim hobi de "yalan" oldu..
Ama son yıllarda offroad yaparken, gereği üzerine bir CB telsiz aldım.. Bugün mü? Geçtiğimiz
aylarda da bir dostumun hatırlatması üzerine minik bir telsiz aldım ama sanırım
"lisans" sınavına hazırlanmayacak kadar tembel olduğum için sadece "dinlemede" kalacak.
- Arabalar.. Arabalar her zaman "kullanıcı" olarak ilgimi çekmiştir. Araba ile ilk
tanışmam ilkokul 5.sınıfta araba kullanmayı öğrenmem ile başladı.. Annemin arabası (rahmetli
babamdan kalmış olan) 1971 Model bir tek kapı Anadol idi.. Ortaokul ve lise yıllarımda,
dedemin arabasına da "çörekleniyordum". Onun arabası da bir 1972 model çift kapılı Anadol idi.
Bu arada üniversiteye girmiş ve ODTÜ'de okuduğum için sık sık araba gerekiyor idi.. O yıllarda
çevreye yazdığım programları satarak ve oyun kopyalaması yaparak para kazanıyordum.. Bunun
mevyesi tabii ki bir adet araba idi.. Kendi paramla aldığım, 1962 görünümlü (!) 1955 Model
Volkwagen (nam-ı diğer tospa) idi. Üstü açılabilen harika bir araba idi, pekçok arkadaşım
araba kullanmayı bu arabada öğrenerek ehliyet almıştı. Daha sonra bu aracın motor'undan dolayı
mahkemelik olarak, ailemin "yüreğine" indirmeyi başarmam da cabası.. ama benim hiç suçum
yok idi gerçekten. Daha sonra bir Alfa Romeo Alfasud 1500ti , Alfa gerçek bir baş belası idi,
örnek vermek gerekir ise.. arabayı sattığımda cefakar tamirci abimiz "Recai" ustanın çırağı
oruç tuttu.. zira, garibim adak adamış arabayı satmam için.. Sonra "kişiliksiz ama sağlam"
bir araba, Skoda Favorit.. eşim ile birlikte sahip olduğumuz ilk "sıfır" araba.. Daha sonra
(sanırım 1993 ) bir Renault 9 Broadway aldık.. Sonra değişiklik olsun Fiat Uno 70S aldık.. O da "sıfır"
ama bizi çok kesmedi o da.. Hem de artık "klimalı" bir araba istiyorduk. Sadece 1 hafta
kullandığımız bir Fiat Tempra S ve karşınızda Opel Corsa GSi. Corsa çok seri ve kullanımı
hoş bir araba idi ama çok küçük idi.. Bu da, bir Volvo 850GLT almamız ile sonuçlandı.. Ama
sevgili Volvo'da hem çok büyük, hem de motoru çok güçsüz (140Hp) idi.. Sonuç? tabii ki bir
başka Volvo.. Volvo S40 T4.. tam da bize göre bir araba.. Hem orta büyüklükte, hem de 200Hp.
gibi bir motor , hem de otomatik.. Bu arada, şirketin verdiği Renault Megane evimize konuk
oldu.. Gerçek bir keçi.. Son derece gürültülü, rahatsız ama her yere gidiyor, son derece
sağlam bir araba, hem de çok az benzin harcıyor. Arkasından Volkswagen Bora.. Konforlu bir
aç gözlü.. Bu arada evimize ilk Land Rover de geliyor.. Land Rover Dicovery V8 Otomatik..
İnanılmaz bir araba, güçü, konforlu, gösterişli veeee "arazide gidebiliyor".. Ama mubarek
öyle bir benzin harcıyor ki, akıllara zarar.. Hemen örnek ile durum açıklanıyor... Gideceğiniz
yere taksi ile gittiğinizde verdiğiniz para (ki, bu paranın içinde aracın tamir/bakım
masrafları, söförünün rıskı, taksi sahibinin karı vs.vs. ve tabii benzin parası) sevgili
Disco'nun sadece "benzin" parasından daha düşük idi.. Disco ve kullanılmamaktan dolayı
kapımızın önünde duran Volvo, hakikaten satarken çok ama çok üzüldüğümüz arabalarımız oldu.
Zira, diğer sattığımız araçlarda hep bir rahatsızlığımız var idi.. Ama bu iki araç için
böyle birşey söz konusu bile olmadı.. Bugün mü? şuanda evimiz de bir adet Volkswagen Jetta
ve bir adet Land Rover Defender var..
- Offroad ve kamp bu hobi de Land Rover Discovery almamizla başladı. Bu araç ile bayağı
güzel araziler yaparken fark ettim ki, arazide aracıma birşey olabilir.. Bunun üzerinde
aldığım Land Rover Defender ile gezmeye, keşfetmeye, görmeye devam ettim.. Bu geziler bazen günü
birlik.. bazen de nefis "çadırlı" konaklamalar ile oluyor. Hakikaten, yolculuğundan,
arkadaşlığına, yeni yerler görmekten problemlere... Bu arada "yön bulmak" konusunda "yeteneksiz",
bir balık ile yarışabilecek ölçüde unutkan olduğum için "GPS" denen harika alet ile tanıştım
ve gezilerimi onunla kayıt ediyorum ve onunla yolumu bulabiliyorum. Tabii, gezilerin ayrılmaz
bir parçası da fotoğraf çekmek tabii ki.. Gezilerden sonraki iş de, bu gezileri dökümante
etmek ve paylaşmak.. Sonuç olarak, kamp, gezmek..çok ama çok zevkli bir hobi..
Bugün mü? Bugün itibarı ile aktif olarak yapmaya devam ettiğim hobilerimden bir OffRoad
ve kamp yapmak..
- Fotoğraf .. maalesef "fotoğrafçılık" diyemiyorum, zira genel kanının tam aksine, bu
konuda hiç ama hiçbir iddiam yok. Çok fotoğraf çekiyorum, her yerde fotoğraf çekiyorum. Ama bunu
sadece ve sadece "hatırlamak" için çekiyorum, zira çok unutkan olduğum için güzel günleri,
güzel olayları ve güzel yerleri hatırlayabilmemin tek yolu bu. Sonra baktım ki, arkadaşlarım da
benim fotoğraflarıma bakarak hatırlıyor ve mutlu oluyorlar. Ben de "gaza" geldim ve herşeyin
fotoğrafçılığına soyundum. Geziye gidiyoruz, ben çekiyorum herkesi. Buluşuyoruz dostlar/arkadaşlar
ile tabii fotoğraflar çekiliyor, tabii ben. Ama bu fotoğrafların ortak tek bir özelliği var. Daha
doğrusu olmayan bir özelliği var, o da estetik anlayışı. Eh, bu kadarı da kadı kızında bile
var, zira benim iddiam yok, hatırlatmam var.. Bugün mü? Bugün itibarı ile hala severek icra
ettiğim hobim fotoğraf çekmek..
- Model Helikopter Vakti zamanın da, model arabalarım olmuştu, uzaktan kumandalı.
O zamanlar model "uçak" çok moda idi ama pratik nedenlerden dolayı (yapmak zaman alıyor ve
kabiliyet gerektiriyor, pist lazım, pahalı vs.vs.) ben imenerek bakardım. O zamanlar
Helikopter ise "uzaktan kumandalı" hobilerin en pahalısı, en havalısı ve en zoru idi. Eh,
yaş kırka erince, para çok problem olmuyor, hava bir işe yaramıyor (20 yıllık evlilik..)
veee emme velakin "zor" hala "zor". Bugün mü? Evde kullanılabilen bir helikopterim var
eSky Lama 4. Zaman buldukça çalışmaya devam.. Neden mi? çok basit.. dedik ya, "zor" hala "zor"
Sonuç olarak, şimdilik hobilerim bu kadar. Tabii, bunların dışında da "kısa" da olsa başka
hobilerim de oldu, deneyip de vazgeçtiğim, beceremediğim veya ara verdiğim. Dalgıçlık, araba
tamiri ve boyama, amatör telsizcilik, ahçılık, co-pilotluk gibi.. Yarın mı? ben de bilmiyorum..
kısmet işte.
|